İslâmın beş şartından ikincisi namaz kılmaktır. İnsanların ilk görevi, Allah’ın varlığına ve birliğine, Hazreti Muhammed (s.a.s.)’in peygamberliğine inanmaktır. İmandan sonra farzların en önemlisi namazdır. Beş vakit namaz, hicretten bir buçuk yıl önce Mîrac gecesinde farz kılınmıştır.

Namaz, rûhu temizleyen, kalbi aydınlatan, insanı Allah’ın huzuruna yükselten bir ibadettir.

Sevgili Peygamberimiz: “Namaz dinin direğidir.”  buyurarak, namazın dinimizde çok önemli bir ibadet olduğunu belirtmiştir. Namaz, bize beden ve ruh temizliği kazandıran bir nurdur. Bu sayede müslüman günah kirlerinden arınır ve cennete girmeye lâyık temiz bir kul olur.

Peygamberimiz (s.a.s.) efendimiz bu konuda şöyle buyurdu:

“Sizden herhangi birinizin kapısı önünde bir nehir bulunsa, ve o kimse nehirde günde beş defa yıkansa kendisinde kirden birşey kalır mı?”

Dinleyenler:

“Hiç kir kalmaz Ya Rasûlellah!” diye cevap verdiler.

Peygamberimiz:

“İşte beş vakit namaz da buna benzer, Allah namazla günahları siler.”  buyurdu.

Namaz, kalplere Allah korkusunu yerleştirerek insanı günah işlemekten korur. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir:

“Sana vahyolunan kitabı oku, namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, hayasızlıktan ve fenalıktan alıkoyar.”

Müslüman kişi namaz kılmakla mükellef olduğu gibi, çocuklarına da namazı öğretmek zorundadır. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Çocuklarınıza yedi yaşına gelince namaz kılmasını emredin.”

Anne ve baba yedi yaşına giren çocuklarına namaz kılmayı öğretirse çocuklar erginlik çağına gelince namaza iyice alışmış olurlar.

Namaz Yabanda Komaz

Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı beş vakit

Namaza dur, içinden bütün kirleri akıt,

Namaz kılanların içlerine nur dolar,

Namazı kılmayanın yüzünün nuru solar.

Namaz demek, Allah’ın çıkmaktır huzuruna,

Allah’la konuşmaktır, erişmektir nuruna;

Abdest alıp temizlen, tertemiz ol erkenden,

Temizliğe alışmak gerekir çocuk iken.

M. Şerafettin YALTKAYA

Alıntı: http://www.diyanet.gov.tr

Namaz Farsça bir kelime olup, Arapça’daki salât kelimesinin karşılığıdır. Sözlükte, dua, istiğfar, övgü anlamlarına gelen salât, dinî bir kavram olarak, İslâm’ın beş temel esasından biri olup, belli eylemler ve rükünleri bulunan özel bir ibadettir.Namaz, içerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rüku, secde gibi alt ibadetleri toplayan önemli bir ibadettir. Namaz amellerin Allah’a en sevimli olanı, müminin miracıdır. Namaz, insana devamlı olarak Allah’ı hatırlatır, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sağlar, kötülük ve günahla, kişi arasında bir perdedir. Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtasıdır. 

Alıntı: http://www.mumsema.com/

Yaratılışımızdaki gaye Allah’a kulluk etmektir.Allah’a kulluk etmenin en mükemmel şekli ise namazdır.Zira namaz, “Müminin miracı” , “dinin direği”sayılan ve insanı günde beş vakit Allah’ın huzuruna çıkma şerefine erdiren yegâne ibadettir.Namazın farziyetini bildiren ayet-i kerimelerden bazıları meal olarak şöyledir:

 “Namazı tam kılın,zekâtı hakkıyla verin,rüknû edenlerle rükû edin.”(1),”Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”(2)

               Namazın fert ve topluma yararları sayılmayacak kadar çoktur:Namaz,insanı bedenen,ruhen temizliğe yöneltir,maneviyatı,ahlâkı yükseltir,disipline alıştırır,çalışma hızını,zevkini ve gücünü arttırır,kalbi huzura kavuşturur.Cemaatle kılınan namaz,fakir-zengin,cahil-bilgin,memur-amir farkı olmaksızın toplumun her kesimindeki müminleri yanyana getirir;onlara insan olarak Allah katında eşit olduklarını hatırlatır  ve birbirlerine yardımcı olmalarını sağlar,Namazı terketmek dinî hayatı sarsacağı gibi günlük hayatın düzen ve dengesini de bozar.

               Namaz,kul ile Allah arasında manevî bir bağdır.Bu bağın kuvvetlenmesi namaza gösterilen dikkate bağlıdır.Huşu ile kılınan namazın kişiyi kötülüklerden koruyacağı Ankebut Sûresi’inde mealen şöyle belirlenmiştir.

                “(Resûlüm!)Sana vahyedilen Kitab-ı oku ve namaz kıl.Muhakkak ki,namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin)en büyüğüdür.Allah yaptıklarınızı bilir.”(3)

               Sevgili Peygamberimize,arkasında Medineli bir gencin namaz kıldığı,ancak her türlü kötülüğü de işlediği haber verildiğinde,Allah Elçisi’nin:”Onun namazı bir gün kendisini fenalıklardan vazgeçirecektir”buyurduğu ve arkadan çok zaman geçmeden o gencin tevbe edip,iyi bir hal sahibi olduğu rivayet edilmiştir.

               Bir kimse namaz kıldığı halde fena huylardan bir türlü vazgeçemiyorsa,o kimse namazı,itiyat halinde,gaflet içinde ve gösterişe hevesli olarak kılıyor demektir.Allah Elçisi’nin lâubali bir davranışla namaza duran birini,”Dön yeniden namaz kıl,çünkü sen namaz kılmadın”şeklinde ikazları,huşu içinde ve tam bir bağlılıkla kılınmayan namazın makbul sayılmayacağını gösterir.

               Erkân ve usulüne uygun olarak kılınan namaz günah işlemekten koruyacağı gibi,günahların affına da vesîle olacaktır.Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle işaret edilmiştir:

               “Gündüzün iki ucunda,geceninde ilk saatlerinde namaz kıl.Çünkü iyilikler kötülükleri(günahları) giderir.bu,öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.”(4)Sevgili Peygamberimiz de bu hususta şöyle buyurur:

               “Eğer birinizin kapısı önünde her gün beş defa içinde yıkandığı bir nehir aksa,onun kirinden hiç eser kalır mı?(Dinleyenler)dediler ki,hiç bir şey kalmaz.Bunun üzerine buyurdu ki:İşte beş vakit namaz da böyledir,suyun kiri götürdüğü gibi günahları götürür.”(5)

               Günde beş vakit huzuruna durup Yüce Mevlâ’ya hamd eden,O’nu tesbih eden,ibadetin yalnız O’na yapılacağını ve yardımın ancak O’ndan isteneceğini ikrar eden insanın kalbi,Allah sevgisiyle dolar ve her türlü kötülüklerden arınır.Böyle kimseler,başkaları hakkında fenalık düşünmezler,kimsenin namusuna,canına,malına göz dikmezler ve herkesin iyiliğini isterler,Şüphesiz böyle bireylerden oluşan toplumlar,güven ve mutluluk içinde yaşarlar.

               Konuyla ilgili bazı ayet-i kerimeler de şu mealdedir:

“İman edip iyi işler yapan,namaz kılan ve zekât verenler varya,onların mükâfatları Rableri katındadır.Onlara korku yoktur,onlar üzüntü de çekmezler.”(6),”Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin.Şüphesiz o (sabır ve namaz),Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.”(7),”Ailene namazı emret;kendinde ona sabırla devam et.Senden rızık istemiyoruz;(aksine)biz seni rızıklandırıyoruz.Güzel sonuç,takvâ iledir.”(8)

               İbn-i Mes’ud (R.A),diyor:

               “Ya Resûlallah,dedimi amellerin hangisi daha üstündür?Vakitlerinde kılınan namaz dedi.Sonra hangisi dedim,ebeveyne iyilik dedi.Sonra hangisi dedim.Allah yolunda cihad dedi…”(9) Başka bir hadis-i şerifte de mealen :

               “Kıyamet gününde kula ilk sorulacak şey namazdır.O iyi olursa,diğer amelleri de iyi olur.O bozulursa diğer amelleri de bozulur”(10)buyrulmuştur.

               Namazda zorluk yoktur.Yolcu olanlar,dört rekâtlı farzların iki rekâtını kılarlar.Vaktinde kılamayanlar daha sonra kaza ederler.Ayakta kılamayanlar oturarak,oturamayanlar yattıkları yerde namazlarını eda edebilirler.Bütün bu kolaylıklara rağmen,namaz ibâdeti kendisine zor gelen kimse,kusuru namazda değil,kendinde aramalıdır.

               Yazımı bir hadis-i şerif mealiyle noktalıyorum:

“Allahu Teâla,farz kıldığı beş vakit namazı,abdestini güzel alıp,rükû ve huşuunu tamamlayarak vaktinde kılan kimseyi bağışlayacağına söz verir.Böyle yapmayana Allah’ın va’di yoktur.İsterse affeder,isterse azab eder.”(11)

____________________________

1-Bakara Sûresi;ayet:43

2-Nisa Sûresi;ayet:103

3-Ankebut Sûresi;ayet:45

4-Hüd Sûresi;ayet:114

5-Buharî,mevakit 1/134

6-Bakara Sûresi;ayet:277

7-Bakara Sûresi;ayet:45

8-Tâ-Hâ Sûresi;ayet:132

9-Feyzu’l-kadir,1/164

10-Tirmizi,Salât,188

11-Ebû Davûd,Mısır 1371,1/100

Alıntı: http://leal-imevsunne.blogspot.com/

Namaz; kulun Rabbine en içten, en samimî, en nazdâr, en niyazdâr, en feyizdâr, en bereketli, en sevaplı, en nitelikli, en değerli, en kâmil yönelişidir, müteveccih oluşudur, sığınışıdır, iltica edişidir.

Namaz; kulun kendi acziyetini, fakrını, kusurlarını, noksanlıklarını, çâresizliğini, mahviyetini, bir hiç oluşunu idrâk ederek, mutlak kudret Sahibi, mutlak zenginlik Mâliki, mutlak kemâl Sahibi, mutlak rahmet ve merhamet Sahibi, mutlak varlık Sahibi olan Kadîr-i Zülcelâl’in, Ganiyy-i Kerîm’in, Rahmân-ı Rahîm’in, Vâcibü’l-Vücûd’in, yani Cenâb-ı Allah’ın rahmet kucağına kendisini atmasıdır, yani mal etmesidir.

Namaz; sonsuz nîmetlere muhtaç olduğu halde, sermâyesi “hiç” hükmünde; nihâyetsiz musîbetlere mâruz olduğu halde, iktidârı hiç hükmünde; emelleri, arzûları, elemleri ve belâları hayâl dâiresi kadar geniş ve sonsuz olduğu halde, sermâye ve iktidârının, güç ve kudretinin dâiresi eli nereye yetişirse o kadarcık “dar” olan insanoğlu için bütün emellerine kifâyet eden, bütün arzûlarına cevap veren, bütün elemlerini dindiren, bütün acılarını söndüren, bütün belâlarını yok eden büyük bir kâr, azîm bir saadet, bulunmaz bir nîmet ve yüksek bir uhrevî ticârettir.

Namaz; hiç sağa ve sola sapmadan ve bir saniye bile oyalanmadan sür’atle kabre, haşre ve ebede doğru baş döndürücü bir hızla koşan insanoğlu için, şimşek gibi ve hayâl sür’atinde en hızlı bir ulaşım aracı; Cennet gibi en güzel ve eşsiz bir saadet kaynağı; rûha, kalbe ve akla büyük huzur veren ve diğer mubah dünyevî işleri de ibâdet rengine boyayan, fânî ömrü ibkâ eden, yani bekâya mal eden, yani bâkîleştiren, âlem-i bekâ tarafından açtığı pencerelerle ebediyet nesîmi ve kokusu alıp getirerek rûhu ve kalbi doyulmaz sevince ve huzûra gark eden benzersiz bir mutluluk, esenlik ve emniyet kaynağıdır.

Namaz; nefis ve hevâ, cin ve ins şeytanlarına karşı etkin bir mücâhede ile, insanoğlunun kalp ve aklını, rûh ve cismini günahlardan, ahlâk-ı rezîleden ve ebedî helâk olmaktan kurtaran muazzam bir tâlim ve tâlimâttır.

Namaz; ruhlar âleminden kalkıp, ana rahminden yola devam eden insanoğlunun, çocukluktan, ihtiyarlıktan, dünyâdan, kabirden, berzahtan, haşirden ve Sırattan geçen uzun imtihan seferinde; yokluğa ve ayrılığa, Sâni-i Zülcelâl’in taze taze, renk renk, çeşit çeşit, nakış nakış mu’cizelerini, kudret hârikalarını ve rahmet tecellîlerini tam bir lezzetle seyir ve temâşâya birer vâsıta hüviyeti kazandıran; ölümü, dünya zindanından Cennetler bahçesine ve Rahmân’ın huzuruna götüren emre âmâde bir at ve burak sûretinde gösteren; dünyada âciz ve fakir kalbinin kuvvet, huzûr ve zenginlik kaynağı; o uzun ve karanlıklı ebediyet yollarının gıdâsı, zahîresi, ışığı, nûru, berâtı, bileti, senedi ve burağı hüviyetinde bir rahmet tılsımıdır.

Namaz; Cenâb-ı Hakk’ı, celâline karşı kavlen ve fiilen “Sübhânallah” deyip takdis etmek; kemâline karşı lâfzen ve amelen “Allahü Ekber” deyip tazim göstermek; cemâline karşı kalben, lisânen ve bedenen “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir.

Namaz; Allah’ın dergâhında kendi kusurunu, aczini ve fakrını gören kulun; istiğfâr ederek, Rabb’inin bütün kusurlardan, noksanlıklardan ve ehl-i dalâletin bâtıl fikirlerinden pâk, müberrâ, münezzeh, muallâ, mukaddes ve muarrâ olduğunu tesbih ile îlân etmesi, O’na ilticâ ve tevekkül etmesi, O’na şükür ve senâ etmesidir. Kezâ namaz; bütün ibâdet çeşitlerini içinde toplayan umûmî bir fihriste, bütün mahlûkât sınıflarının renk renk ibâdetlerine, tesbihlerine ve zikirlerine işâret eden kudsî bir harîta hükmündedir.

Bu yüksek vasıflarla namaz, yalnız ve yalnız Allah’ın rızâsı için kılınır. Kul ile Rabb’i arasına hiçbir kimsenin rızâsı, hoşnutluğu, gözü, gönlü, arzûsu, dileği, isteği, tebriki, takdiri, hürmeti, saygısı, sevgisi girmez. Eğer girerse, namazın makbûliyetine zarar verir.

Alıntı: http://www.saidnursi.de/

Bu yazıyı paylaşmak istermisiniz

Sitemizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz. NamazKursu.com

Kırk Hadis

Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz.

Tirmizî, Cum’a, 80.